23 Nisan ve Çocuklarımız

23 Nisan 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gündür. İşte bu tarihte millet kendi iradesi ile hakimiyetini eline almıştır. M.Kemal Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği TBMM, bu tarihten sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran en büyük güç olmuştur. Devletimizi kuran bu ilk mecliste Adapazarı’nı, Kaymakam Tahir bey ile Hacı Abdullah Tezemir İzmit Sancağı heyeti içerisinde temsil etmişlerdir. Bu olay dünya tarihinde eşine rastlanmayacak kadar önemli sonuçlar doğurmuştur. Bir millet aydın ve fedakar evlatlarının önderliğinde bağımsızlığa ve kurtuluşa yürümüştür. Çanakkale den sonra 5 cephede birden savaşarak, kendisine kurulan engelleri yok etmiştir.
Ama hepsinden önemlisi, devletimizi kuran dahi Önderimiz M.Kemal Atatürk dünyada ilk defa çocuklara özgü bir bayramı bugüne taşımış ve bu mutlu günü çocuklara armağan etmiştir. Peki niçin bu görüş gerçekleşmiştir? Çünkü halk iradesi ile oluşan demokratik yapı, geleceğimizin gülleri olan çocuklarımızla bütünleşmektedir. Geleceğimizin ancak çocuklarımızı iyi yetiştirmekle daha iyi olabileceğini vurgulamaktadır. TBMM’nin kurulması ile yükselen milli egemenlik, ancak gelecek cumhuriyet nesillerinin iyi eğitilmesi ile sürdürülebilir.
“Gelelim, bu önemli günde Adapazarımız’ın sokaklarında her gün rastladığımız sokak çocuklarımıza PTT Sokağı’ndaki Kristal Büfe’nin sahibi Fuat Kubilay’ın, bana çocukları göstermesi ile problemin boyutunun çok büyük olduğunu bizzat gördüm. 6-8   yaşlarındaki iki çocuk sürekli insanlarımızın önünü keserek para istiyorlar. Hatta kadınlarımızın ve gençlerimizin ayaklarına sarılıyorlar idi. Sonra topladıkları paralar ile kağıt mendil alarak, bu sefer mendil satıcısı olarak aynı eyleme devam ediyorlar. Kendilerinin ifadelerine göre ailelerine her gün 10 milyon TL.vermek zorundaymışlar. Üstü onlara kalıyormuş. Şayet götürmezlerse bu kez dayak yediklerini belirtiyorlar. Bu iş artık çeteleşmeye kadar gidebilen bir potansiyel oluşturuyor.
Hatta bunları sürekli takip eden ve paralarını götürüp verdikleri kişiler de yakın çevredeler. Bu çocukları polis yakalıyor. Ancak karakollardan ailelerinin baskısı ile çabuk çıkabiliyorlar. Hatta bu çocuklar için ilköğretim okullarında özel sınıflar bile düzenlemiş. Ancak bu tedbir de yürümemiş.
O halde ne yapmak lazım? Bana göre bu işle ilgili özel bir komite oluşturulmalı. Belediye, valilik ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşacak bu komite, bu işi yapan isimleri tespit etmeli. Tek tek okuma çağındaki bu çocukların nedenleri belirlendikten sonra, eğer aileler bu işi zoraki yaptırıyorsa ailelere ceza verilmeli. Bu çocukların çalıştırılması ve okula gönderilmemesi kanunlarımıza göre suçtur. Bu çocuklar Çocuk Esirgeme Kurumu gözetimine alınmalı. Sivil toplum kuruluşları ye belediyeler bu çocuklara gerekli eğitim ve mali yardımları organize edebilirler. Burslar verebilir. Aynı eylemler devam ederse, bu yardımlar kesilebilir. Ancak tespit edilecek ailelere, baskı ile birlikte yardım da düşünülebilir. Bu konuda toplumumuzun bir şeyler yapmasının artık zamanı gelmiştir.
23 Nisan 2003’te, bu çocuk manzaraları insana çok acı geliyor. Çocuklarımıza yardımcı olanlara ne mutlu.