Acıları Unutmak Mümkün mü?
İnsan hafızası, her an yaşadığı olayları kaydederken, bir taraftan da önemli görmediği unsurları silmektedir. İnsanlar gibi toplumların da hafızası vardır. Bu ortak hafıza, bir olayı önemserse ve devamlı hatırlamaya çalışırsa, o olayı ve unsuru asla unutmaz. 1999 yılında meydana gelen 17 Ağustos (Depremi asla unutulmaması gereken, çok boyutlu bir olaydır. Ama buna rağmen, insanlarımızın bir kısmı, özellikle depremden büyük dersler alması gerekenler, bu olayı unutmuşa benziyorlar.
Örneğin, gerek imar planlarının değiştirilmesinde, yeni binaların inşa edilmesinde, insanlarımızın sosyal kayıplarının giderilmesinde tıpkı deprem öncesi dönem gibi hareket ediyorlar. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Oysa, çok şey artık eskisi gibi değil. Ne şehrimiz artık o eski şehir, ne de insanlarımız artık o eski insanlar. Kültürümüz ve davranışlarımız kısmen de olsa değişiyor. Birbirini hoş gören insanlarımızın sayısı hızla azalıyor. Mutluluğumuzu, başka insanların mutsuzluğu üzerine kurmaktan çekinmiyoruz. Bilginin, tecrübenin ve iyi insan olmanın artık pek kıymeti bulunmuyor. Fakir-fukaranın sahibi, yüce Allah’tan başka kimse yok gibi. Yapılan yardımlar da başka amaçlarla yapılarak propagandada kullanılıyor.
Depremde kaybettiğimiz 5000’e yakın hemşehrimizi hafızalarımızdan sildik bile. Onların isimlerini yaşatacağımız bîr deprem anıtımız bile yok. Oysa milyarlarca lira harcayarak kurulan deprem müzesi, adeta dalga geçer gibi ortalıkta duruyor. Vilayetin önüne bir vatandaşımızın deprem sonrası diktiği yamuk-yumuk çınar fidanı ve tabelası bilmem size neleri hatırlatıyor.
Yeniden depremle karşılaşması kesin olan şehrimizin bina güvenliği, hala çözülememiş durumda. Yardımlarla hayatını bir süre geçindirebilen insanlarımızın çoğu. yardımların kesilmesi ile zor duruma düştüler. Üstelik çalışan hemşehrilerimizin önemli bir bölümü, işlerini kaybettiler. Çiftçilerimiz maliyetlerini karşılayamadıkları için artık ürün bile ekemiyor. Esnafımız siftah yapmadan dükkan kapatıyor. Bunca çileye, bunca zorluğa rağmen bir depremi bile hatırlamak istemiyoruz.
Bir kısım idarecilerimizin de, kamunun çıkarları anlayışı yitirilmiş durumda. Herkes birilerinin adamı olmanın peşinde. Dalkavukluk alabildiğince yaygınlaşmış durumda. Eğitimsiz, kültürsüz ve beceriksiz kötü niyetliler, memlekette aydın kişi pozlarında. Çilekeş, vefakar memleket evlatları ise itilmenin, dışlanmanın ızdırabı ve üzüntüsü içerisinde.
Bütün bunların çözümünde, depremi unutmadan ikinci randevuya daha hazırlıklı olmanın çabası bulunmaktadır. Deprem bizi yenmeden, biz depremi yenmeliyiz. Depremin yarattığı risklerle beraber, gelen fırsatları da iyi değerlendirmeliyiz. Yapacak çok işimiz bulunmaktadır. Ama yapılacak ilk şey birliği korumak ve çok çalışmaktır. Depremi unutarak rehavete kapılmak, bize pahalıya malolabilir. Bize depremi sürekli hatırlatan unsurları, her gün insanlarımıza gösterebilmeliyiz.