Belediye ve Tımar Sistemi

Tımar Sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun fethettiği toprakları kendi adına yönetmek, vergi toplamak ve asker yetiştirmek üzere seçtiği adamların idaresine bıraktığı bir sistemin adıdır. Zamanla bu sistem “Ağalık” sistemine dönüşerek, ortadan kalkmıştır. Ancak, metod olarak bu sisteme benzer uygulamalar, zamanla ticarette, sanayide ve hatta siyasette başka adlar altında uygulanmaya devam etmiştir, örneğin, aile şirketlerinde yönetim hisselerinin kontrolünde, ticari faaliyetlerin dağıtımında hep bağlılığından şüphe edilmeyen kişiler tercih edilmiştir. Seçilen kişilerle, onlara bir takım çıkarları sağlayan merkez arasında, toplumun bilgisinden uzak kapalı ilişkiler meydana gelmiştir. Seçilen adamlara tahsis edilen çıkar sahaları, bir bakıma yeni “Tımar sahalarına” benzetilebilir. Seçilen adamları da “Tımar Sahipleri” olarak yorumlayabiliriz.

O halde belediyelerde, yerel anlamda gücü elinde bulunduran “Geçici yönetim” kendi görev süresi içerisinde şayet adıl ve dürüst bir yönetim anlayışı içerisinde değilse, kamu hizmeti sırasında çıkar ve rant sağlanacak alanları şike yaparak seçtiği adamlara veya kuruluşlara temin edebilirler. Bu bir çeşit “Tımar verme” olarak görülebilir.

Pekii, kendilerine tımar verilen kişi ve şirketler, görevlerini nasıl yerine getirirler? Bu sorunun tek cevabı vardır. Seçim zamanında kendilerine tımar verene yardım ederek, veya onun adına lojistik destek sağlayarak. Lojistik destek içerisinde en önemli unsur, propagandadır. Bunun için büyük paralar harcanarak, boyalı basından satılık kalemler kullanılır. Haber ve reklam bir arada yapılır. İmaj maker (İtibar yapıcılar) kullanılarak uydurma senaryolar halka duyurulur. Hatta yönetimin bir takım giderleri, hep bu tımar sahipleri tarafından üstlenilir. Kendilerine tımar veren siyasi otoriteyi yeniden aday olmaya zorlayarak, ona bir takım güvenceler de verebilirler. Hatta” onun adına parti genel merkezleri ve genel başkanlar nezdinde kulis ve lobicilik yaparlar. Propaganda için televizyon ve gazetecilik konularında yatırım yapanlara da rastlamak mümkündür. Bu tımar sahiplerinin ucu, belediye müteahhitliği veya taşeronluğuna kadar dayanır.

Bu kapalı çıkar ilişkileri ortaya çıkınca, tedbir olarak ya şirketin ismi değiştirilir. Ya da araya başka bir taşeron konulur. Bu tımar sahipleri, genellikle merhamet duygularından yoksundurlar. Belediyeden aldıkları büyük gelire rağmen, çalıştırdıkları insanlara ücretlerini ya geç verirler, ya da sigorta primlerini ödemeyerek mağdur ederler. Belediyeden aldıkları paraları bankalarda “Repo”ya yatırıp, ücretlerini mümkün olduğunca geç öderler ve suçu belediyeye atarlar.

Belediyelerin şayet yasal ve dürüst olmadıkları durumlarda, hangi faaliyet alanları “Tımar verme alanı” düşünülebilir. Bu alanların yatırım programları ve bütçelerdeki yerlerine ye miktarlarına bakarak bir yorum yapılabilir. Örneğin, altyapı yatırım programındaki yol, asfalt, tretuvar, kilitli parke yatırım veya temizlik hizmet alımı işleri ile park, bahçe onarım işleri gibi.

Dikkat edilirse, bu yatırım alanlarında yapılacak yatırımlar, 2004 yılı programına göre belediyemizde, altyapı işleri için 55 trilyon lira, temizlik hizmet alımı için 4,5 trilyon lira, park bahçe bakım onarım işleri için yaklaşık 4,5 trilyon liradır. Bu kapasiteler, sadece normal faaliyetler kapsamında düşünülmelidir.

Bu alanlarda faaliyet gösteren kişi ve kuruluşları dikkatle izlerseniz, bu “Tımarlı sipahiler”in kimler olduğunu, ilişkiler sisteminin nasıl çalıştığını görebilirsiniz. Bu alanlara, doğalgaz, çevre ve konut alanları da eklerseniz, o zaman sipahileri bırakıp, yuvarlak masa şövalyelerine ulaşırsınız.

Şüphesiz, karanlıkta, kara taşın üzerindeki siyah karıncayı gören ve hesabı bir gün görecek olanla, halkımızın sağduyusu ve hukukun gücü her zaman bu tür girişimlere dur diyecektir. Hiç şüpheniz olmasın.