Belediyelerde Toplumsal Etik Anlayışı
İlgili yasalar tarafından “belde halkının yerel ve ortak ihtiyaçlarını karşılamakla” görevlendirilen belediyelerimizin toplum ile olan ilişkilerinde “etik dışı” uygulama ve davranışlarla sık sık karşılaşmaktayız. Belediye görevlilerinin etik dışı bireysel davranışları konumuz dışındadır. Bizim burada incelediğimiz konu kurumsallaşan bir etik dışı anlayıştır.
Örneğin;her türlü kamu görevinin yapılmasında geçerli ilk kriter “kamu yararı” yada eski tabirle “amme menfaati”dir. Yani halkın ihtiyacının karşılanması her şeyden önce gelir. Son yıllarda ekonomik hayatın gelişmesi ile ortaya çıkan “kâr amacının” önceliği ve kapitalist kültür yapısı; “bireyi” öne çıkararak “toplumu” arka plana atmıştır. Üstelik bu yeni anlayış; bizim toplumsal, dini ve milli yapımıza uymadığı görüldüğü halde “yabancı odaklarca” dejenere edilen bir kısım medya ve siyaset kurumu tarafından topluma benimsetilmiştir. Toplumsal değişme ve kültürel bozulma toplumsal etik (ahlak) anlayışında yeni ve anormal değerlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Örneğin; rüşvet alma suçu toplum tarafından normal görülerek “bal tutan parmağını yalar” “devletin malı deniz yemeyen domuz” gibi ifadelerle her gün karşılaşmaktayız.
Öncelikle; yerel yönetimler aldıkları kararlarda “kendi şartlarını zorlamak” yerine her şeyin bedelini” halka fazlası ile ödetmek” bir alışkanlık haline gelmiştir. Bürokrasi “hizmet süreçlerini azaltmak ve ucuzlatmak” yerine “bugün git-yarın gel” anlayışını daha çok benimsemiştir. Üstelik proje uygulama tercihlerinde; halkın öncelikli ihtiyaçlarını gidermek yerine dostların ve yakınların çıkarları tercih edilmektedir. Özelleştirme düşüncesi” halkın sırtından yükü kaldırmak” dan başlayarak “özel şahıslara hizmetin kamu yararının önüne geçmesine” dönüşmüştür.
Bu anlayışın doğmasına etki eden iki neden mevcuttur. Bunların ilki; mevcut yasaların uygulanmasının gecikmeler ve suistimaller nedeni ile toplumsal suçun işlenmesine olan “caydırıcılığının” azalmasıdır. İkincisi ise kamu idaresinin etkili noktalarına seçimle gelen “yöneticilerin” siyasi otoriteler tarafından liyakat ile değil siyasi sebeplerle seçilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda halk tarafından seçilmiş yönetici kendini tercih eden siyasi otoriteyi dikkate almakta ve halktan çekinmemektedir. Bu tehlikeli bir yaklaşımdır.
Belediye hizmetlerinin çok çeşitli olması nedeniyle toplumsal etiğe aykırı davranışların da çok çeşitli olması doğaldır. Örneğin; dağıtılan yardımların organizasyonunun iktidar partisi üyelerinin tercihlerine bırakılması, belediye imkanlarının yasa dışı hileler ile yandaşlara dağıtılması, kentin imarında kişilere özel uygulamalar yapılması, kayıt dışı bağış ve haraçlarla mali fonlar oluşturulması ve özel yerlere aktarılması, belediye görevlileri ve yakınlarının sebepsiz zenginleşmeleri gibi sayamadığımız birçok toplumsal etiğe uygun olmayan örnek bulunmaktadır.
Bu noktada önemli olan;“yerel demokrasinin toplumsal etiğe uygun olmayan durumlarda özgür basın eliyle doğru haber ve bilgilere ulaşabilmesini sağlamaktır.”İşte burada bir başka etik dışı uygulama önümüze çıkıyor.”Yerel basının çeşitli yöntemlerle kontrol edilmesi.”En kritik uygulama budur. Bunun için bazı gazetelere verilen dolaylı ve dolaysız ilanların yönlendirilmesi, bazı basın mensuplarının taksitlerinin örtülü ödenekten karşılanması v.s gibi toplumsal etiğe uygun olmayan bu davranışları her gün duymaktayız.