Demokrat Değil Cumhuriyetçi Olmak
29 Ekim 2007; Türkiye Cumhuriyeti’nin 84. kuruluş yıl dönümünün kutlandığı tarihi gündür. 84 yıl önce bu ülkeyi büyük bedeller ödeyerek sömürgeci düşmanlardan kurtaran büyük ve asil Türk Milleti ve onun dahi önderi M. Kemal Atatürk bizlere “tam bağımsızlığın” yanında o zamana kadar hiç duyulmamış yeni bir devlet şeklini de hediye ettiler. Bu yeni devlet idare şekli “Cumhuriyet” idi.”Cumhuriyet” kelime anlamı ile “Halk İdaresi”dir. “Cumhur”un yani “halk veya milletin” egemen olduğu, milletin yine milletin seçtiği vekillerince yönetildiği, milletin irade ve denetiminin her alanda geçerli olduğu bu sistem zamanın en modern yönetim şekli olarak vurgulanabilir.
Bu kavram bizim medeniyetimize ait bir kavramdır. Batı’daki karşılığı “demokrasi” olarak gösterilse de arada bazı farklılıkların olduğunu da görmemiz gerekir. Çünkü;batı ile doğunun insana ve topluma bakışları farklıdır. Demokrasinin batıdaki ilk uygulamalarında “seçme ve seçilme hakkı” sadece “asillere ve eğitilmişlere ait bir haktı”.Eski Roma ve Atina devletlerindeki uygulamalar bu yöndedir. Zaten ırkçılığın ve sömürgeciliğin kaynağı olan batı devletlerinin uzun yıllar sürdürdükleri devlet şekilleri krallık ve monarşi şeklinde devam etmiştir. Bugün bile Avrupa devletlerinin bir çoğu krallık ve monarşi ile idare edilmektedir. İngiltere’deki asalet ünvanlarını ve “Lordlar Kamarasını” düşünürseniz “demokrasi” ile “ayrıcalıklı sınıfları” nasıl bağdaştırabilirsiniz?
Oysa yeni Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık tabanında“sınıfsız ve kaynaşmış bir toplumsal yapı” üzerine oturtulmuştur. Toplumumuzda ve meclisimizde bir “asiller” sınıfı yoktur. Yasalar önünde her birey aynı haklara sahiptir. Herkes seçme ve seçilme hakkını serbestçe kullanabilir. Bütün bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin üstünlüğüdür. Bu önemli farkı 84 yıl önceden gören M. Kemal Atatürk ise; yüce Allah’ın Türk Milletine armağan ettiği bir ihsandır.
Bütün bunlara bakarak; her şeylerini Avrupa’dan kopya etmeye alışmış zavallıların içine düştükleri “hazırcılığa” düşmemek gerekir.Türk insanına Avrupalının demokrat elbisesini giydirirseniz ona dar gelir. Evrensel kültür ve insanlık bilinci ile yetişmiş insanımıza ancak “Cumhuriyetçilik” elbisesi yakışır. Demokrasiyi savunan insanlara “demokrat” denmesi çok normaldir. Ama demokrasiyi bilmeden kendilerine demokrat diyenleri gördükçe insanın morali bozuluyor. Elbette; fikirlerinde modası olabilir. Sömürgeci ve ırkçı batı demokrasisi ve demokratlığını kim isterse üzerine giysin. Ben “demokrat” değil “cumhuriyetçiyim” Çünkü demokraside olduğu iddia edilen her şey zaten cumhuriyette var.Üstelik batının hiç tanımadığı kavramlar bile cumhuriyetçiliğin içersinde bulunuyor.Vatandaşlık bilinci,karşılıksız paylaşım,vatana ve insanlara adanmışlık,cehalet ile savaş için eğitim seferberliği,kadın ve erkek eşitliği v.s
“Cumhuriyet” denince elbette Gazi M. Kemal Atatürk’ü hatırlamalıyız. Çünkü onun “Cumhuriyet benim en büyük eserimdir.”sözü onu bize tarif ediyor. Cumhuriyette biz onu ve kendi kimliğimizi bulduk. Onunla “muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkacağız”. Onunla“atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacağız.” Her yaştan Türk Gençliği olarak birinci vazifemizin “Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek olduğunun “bilincindeyiz. Sen rahat uyu.