Dış Siyaset Tercihleri ve Geleceğiniz

Yeni dünya düzeni adını taşıyan Global Strateji oyunları her gün yeni örnekleri ile karşımıza çıkmaya devam ediyor. George Saros isimli Amerikalı spekülatör önce Güney Doğu Asya’da, sonra Gürcistan ve Ukrayna’da sipariş aldığı rejim değiştirme operasyonlarını başarı ile sürdürüyor. Bu şahsın Türkiye’deki ekonomik kriz sürecine etkisi ise asla tartışılmayacak önemde görünüyor. Ona göre Türkiye’nin iki büyük stratejik değeri bulunuyor. Birincisi Geostratejik konumu yani coğrafi önemi, ikincisi ise askeri gücü.

Irak savaşından önce gerçekleştirilen Türkiye’deki ekonomik kriz operasyonunda İMKB ve diğer borsalardan kısa sürede büyük paraların seçilmesi ve yurt dışına çıkartılması krizi tetikleyen unsur olmuştu. Durduk yerde çıkarılan ekonomik kriz, bankalar krizini doğurmuş ve ekonomi birkaç günde anormal faiz ve enflasyon oranlan ile dibe vurmuştu. Bu operasyonun iki önemli amacı vardı. Birincisi Türkiye’deki seçim öncesi ekonomik şaftları değiştirerek, yeni iktidarın oluşumuna etki etmek ve bu yolla Irak harekatında Türkiye’nin tem desteğini almaktı. İkincisi ise sermaye gücünün Anadolu’ya yayılarak millileşmesine mani olarak sermaye ve medya gücünü kendi tekelinde bulundurmaktı.

Bunların hepsi maalesef gerçekleşmiştir. Türkiye’yi kısıtlama politikasının diğer ayağı olarak da IMF ve Dünya Bankası anlaşmaları devreye alınmıştır. Şunlar da yetmemiş; Avrupa Birliği süreçlerini kullanarak, Türkiye’ye tavizler vermeye zorlamaktadırlar. Türkiye ne zaman milli politikalarını uygulamaya kalksa, hemen önümüze çeşitli tehditler konulmaktadır. Tehdit sökmezse o zaman çıkar teklif edilmektedir.

Ne zaman Irak’ta ve Kıbrıs’ta kendi görüşlerimizi savunsak önümüze kısa vadeli ekonomik çıkarlar sunmaktadırlar. Maalesef Türk ekonomisinin kırılgan olması ve dengelerin zayıf olması ile siyasetçilerimizin uzun vadeli çıkarlarımızı tercih edememesi gibi bir durum söz konusudur. Günü kurtaralım derken, geleceğimizi feda etmek gibi bir tehlike içerisinde bulunuyoruz.

Ancak unutulmamalıdır ki, bu durum uzun süre devam etmez. Her ne kadar dünyanın önde gelen oyuncuları; Ülkemizde ekonominin, siyasetin ve medyanın önemli bir kısmını kontrol etse de, bu ülke asla esir edilmez. Sömürge ve piyon durumuna düşülmez. Bu ülkenin sahipleri vardır. Ülkenin sahibi Büyük Türk Milleti’dir.

Onun düşünen, çalışan ve geleceğini görebilen evlatları, tıpkı atalarının yaptığı gibi Görevlerinin bilinci içindedirler tehlikeleri fark etmekte, ona göre tavır almaktadırlar. Hep birlikte “Bir gün istiklal ve cumhuriyetimizi müdafaa ve muhafaza etmek durumunda kalırsak, içinde bulunduğumuz ahval ve -şeraitin durumuna bakmadan Türk İstiklali’ni, Türk Cumhuriyeti’ni korumak ye kurtarmak birinci vazifemiz olacaktır.” diyerek güçlenelim. Bunun için hangi kesimden olursak olalım birleşelim. Ayrılıklara düşmeden, yabancı oyunlara birlikte direnelim.