Eğiticilerin Eğitimi

Eğitim; Kalkınma ve gelişmemizin temel taşlarından en önemlisidir. Türkiye’nin en önemli zenginlik kaynağı ise “Eğitilmiş insan gücü”dür. Zaten Avrupa Birliği’nin de göz diktiği bu alandır, o halde “Eğitim Seferberliği” çalışmaları doğru yolda atılmış adımlar olarak değerlendirilmelidir.

Eğitim sadece devletin yapacağı bir iş değildir. Devlet temel eğitimi “Sosyal devlet” vasfından dolayı elbette vermek zorundadır. Ancak eğitim, sadece okullarda öğrenim gören gençlerimizin işi de değildir. Toplumun her kesiminde eğitim sürekli olmak zorundadır. Okullarımızla birlikte, şirketlerimiz, kamu ve sivil toplum kuruluşlarımız her alanda değişen şartlara uyabilmek için, eğitilmek ve kendilerini geliştirmek zorundadırlar.

Bu nedenle artan eğitim ihtiyacını karşılamak üzere çok sayıda “Eğitici”ye görev düşecektir. İşte bu eğiticilerin iyi yetiştirilmesi kilit önemdedir. Öğretmenlik pedagojik eğitiminden bahsetmiyorum. Toplumun her kademesindeki ufaktan büyüğe doğru her eğitim çalışmasında kullanılacak olan basit “Anlatım ve sunum tekniklerinin” artık eğiticilere de yeterince verilmesi gerekiyor. Anlatılmış olmak, öğretilmiş olmak demek değildir.

Değişen şartlardan dolayı öğretim teknikleri de çok gelişmeye başlamıştır. Artık etkili anlatımın yanında pek çok teknolojik aletleri de kullanmak gerekiyor. Anlatımın yanında görsel tekniklerle daha kısa sürede, daha iyi anlatımlar yapmak mümkün olmaktadır.

Araştırmalara göre iyi bir iletişimin %7’sini seçilen cümleler, %38’ini ses tonu, % 55’ini ise beden dili meydana getirmektedir.

Beden dilini kullanabilen eğiticiler konularını daha iyi anlatabilmekte ve eğitilenler üzerinde daha etkili olabilmektedirler. Belki bir çok cümle ile anlatılacak konular bir hareket ve davranış tarzı ile çok daha kolay anlatabilmektedir.

Diksiyonu kullanırken çok dikkat etmek gerekir. Argo ve uyduruk kelimeler kullanılmamalıdır. Telaffuz hataları yapılmamalıdır. Sürekli aynı ses tonunda konuşmamalıdır. Dikkat çekeceği yerlerde sesle vurgular yapmalıdır.

Sunumda ise ilk dakikalar çok önemlidir. Kendinizi ve amacınızı eğer iyi tanıtamazsanız, bütün anlatımınız kötü algılanabilir. İyi bir başlangıç genellikle iyi bir sonuç getirir.

Anlatılan ve sunulan konuları herkesin aynı şekilde algılaması ye öğrenmesi çok kolay değildir. Aynı konuyu, eğitim alanlar farklı farklı algılayabilir. O halde eğitimci, eğitilenlerin “Alt kimliklerine” de inmeli, onların psikolojilerine, zeka ve diğer kabiliyetlerine göre anlatımlar yapmalıdır.

AB’ye giriş sürecinde eğitim faaliyetleri her kademede gerçekleşecektir. Bu durum bizim için atılım yapma konusunda bir fırsattır. Sonunda AB’ye girmesek bile Türkiye bu atılımı, bu değişimi mutlaka kendisi için yapmalıdır.

unutulmamalıdır ki, Türkiye dünyanın sayılı ülkelerinden biridir. Çağın önemli oyuncularından biri olmak için “Türk-İslam Rönesansını” başlatmamız gerekiyor. “Medeniyetler uyumu” ancak bu sayede gerçekleştirilebilir. Aksi ise “Medeniyetlerin çatışması” olacaktır.