Ekonomide Kurtuluş Noktası

Türk ekonomisinin geçirdiği değişiklikler ilginç gelişmelere sahne oluyor. Alışılagelmiş yüksek enflasyon ortamındaki ekonomik göstergeler artık farklı şeyler söylüyorlar. Tek haneli enflasyona ulaşılsa da, bu durum halk için pek bir şeyler ifade etmiyor. Çünkü satın alma gücü oldukça düşmüş durumda bulunuyor. Üstelik tüketim ekonomisinin çarkları, artık insanlarımıza gelecekteki harcamalarını şimdiden yapmayı öğütlüyor. Taksitli yaşam her alana yayılmış durumda. Taksitleri ödeyemez bir yaşam standardı, reklamlar sayesinde tüketim toplumuna adeta körükleniyor.

Üstelik sermaye birikiminin odakları olan bankalar, yüksek karlara alıştıkları için aynı tahrik metotlarını kredi kartları, kişisel krediler v.s gibi tüketici tabanında yaygınlaştırıyorlar.

Enflasyonun tek haneli hale geldiği ortamda, bu kredi türlerinin faizleri enflasyonun nerede ise en az iki Katı düzeyinde seyrediyor. Gecikme faizlerini hiç sormayın, onlar tam bir tefeci hesabı ile yapılıyor. Bu durumu gören kimi ileri düzeydeki bankalar şimdiden “Ticari bankacılığa önem verici tedbirler almaya başladılar. Halkın satın alma gücündeki bu azalış, banka­larımızı bu yöne doğru itiyor.

Peki bu durumun sorumlusu kimdir diye sorduğumuzda, karşımıza devletimizin. uyguladığı maliye politikası ve içine düştüğümüz uluslararası borçların bizi sürüklediği IMF politikaları şeklinde cevap yerebiliriz. Bu olumsuzlukları önlemenin tek kurtuluş yolu; Devletin borçlanma ihtiyacının ortadan kaldırılmasıdır. Çünkü uluslararası sıcak paranın ve bankaların tek alıcısı kamu ekonomisidir. Bu sıcak para yaklaşık 30 milyar US Doları civarındadır. Düşük kurdan YTL’ye çevrilmekte, yüksek faize yatırılarak kısa dönemde yüksek kazanç elde edilerek, yeniden düşük kurdan dövize çevrilerek yurt dışına geri götürülmektedir. Yani ekonomimizdeki iyileşme geçici bir “Yalancı bahardır” Üstelik bu paraların geliş kaynaklarının politik istekleri de bağımsızlığımızı tehdit etmektedir. IMF aynen Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında kurulan “Duyun-u Umumiye İdaresi”ne dönüşmüştür. Bu durumdan bir an önce kurtulmak gerekmektedir. Bunun için halkın desteğinde sıra dışı tedbirler düşünülmelidir. Örneğin, özelleştirilecek kuruluşların hisseleri iç borç senetleri ile takas edilebilir. Bunu yapabilecek yiğit bulunursa ve sıcak para sahipleri ile mücadele edilebilirse bence başarılı olabilir. Eğer devletin borçlanma ihtiyacı bir şekilde giderilirse, Türkiye ekonomisi düzlüğe çıkacaktır.

Bu başarmanın farklı yolları olabilir. Bunların ilki; Devletin giderlerini azaltacak olan

Devletin olması gereken gücünü azaltmadan daraltılması” ve kamu kaynaklarının verimli kullanılmasıdır. Olumsuz kamu uygulamalarını ve kamu ekonomisindeki kara delikleri

örünce insanın morali bozuluyor. Bunun da ilk yolu, yetki ve sorumluluk devri olacaktır. Devletimiz artık kendisine yük olan bazı konuları sivil toplum örgütleri ile yerel yönetimlere bırakmalıdır. İkinci yol ise, hızlı ve akılcı bir özelleştirme çalışmasına başlanmalıdır. Kamunun artık sanayiciliğe soyunmasının fazla bir anlamı yoktur. Yüksek teknoloji, kamu güvenliği, dış politika, sosyal ve kültürel destekler v.s gibi konular hariç, kamu yönetimi artık başka alanlarda gelişmelidir. Örneğin, adil ve dengeli bir vergi düzeninin kurulması, milli gelirin adil dağılımı, kayıt dışı ekonominin denetimi gibi konularla uğraşılmalıdır.

Toplumumuz artık daha da bilinçlenmektedir. Kendisine hizmet vermeye aday olan insanlara artık bunları sormaktadır. Halk dalkavukluğu yaparak iktidara gelmenin yolu tıkanmalıdır. Siyasetçilerin, kamu . görevlilerinin artık gerçekçi davranarak halka doğruları söylemeleri gerekir. Çalışmadan, emek sarf etmeden kazanılmayacağını herkesin görmesi lazımdır. Toplumsal barışın ve adaletin bu doğrular üzerine kurulması gerekir. Bunların tersi yapılırsa, ülkemizin daha çok çekeceği çileler var demektir.