Evrensel Kültür Nerede?
Avrupa Birliği’ne girmek için katılım müzakerelerine başlayacağımız önümüzdeki aylarda, çok sık olarak değişik taviz ve isteklerle karşılaşacağımız bilinen bir husustur. Avrupa Birliği’nin çeşitli organlarının şimdiden duyurmaya başladığı bu istek ve tavizler, enteresan konularda toplanmaya başladılar. Adeta Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Lozan Antlaşması’nı ortadan kaldırmaya ve Sevr Antlaşması’nı yeniden canlandırmaya yönelik bu istek ve tavizleri hiçbir sorumlu iktidar ve hiçbir siyasi hareket kabul edemez. Üstelik Türkiye’nin Tanzimat Hareketi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılma nedenlerinin bunca tecrübesine rağmen bunlar: ‘c*bul etmeye mecbur olduğunu düşünmek saflık olur.
Aslında yapılan şey; Osmalıyı yıkan “Kapitülasyonlar’ın” yeniden canlandırılması faaliyetidir. Bunu yaparken kapitülasyonları kaldıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün artık hayatta olmadığını, mevcut iktidar sahiplerine bunları kolayca yaptıracaklarını düşünüyorlar. Çeşitli talep ve tavizlerle Cumhuriyetimizi tıpkı Osmanlı Devleti’nin son zamanı gibi “Hasta adam” olmaya zorluyorlar. Ancak, unuttukları şey; Genç Cumhuriyet’in hasta adam olmadığı ve Türk Gençliği ve Cumhuriyet kadrolarının bu klasik oyunun farkında olmalarıdır.
Bütün bunlar Avrupa’nın hala sömürgecilik kültürünü devam ettirdiğinin en güzel kanıtlarındandır. Bu kültür sadece kendi çıkarlarını düşünen ve tek taraflı bir yaşama tarzının ifadesidir. Avrupa Birliği’nin kültürünün temelini Hristiyanlığın oluşturduğunu ve Türkiye’nin Avrupa’da yeri olmadığını savunan çok sayıda ülke ve odak bu kültürü yaşatmaya devam ediyor. Fransa’nın Avrupa Anayasası’nı ret etmesinden sonra yaklaşık 2013 yıllarında Türkiye’nin tam üyeliğini halk oylamasına götürmesi çalışması, hep bu yöndeki çalışmalar olarak görülmelidir. Avrupa ikiyüzlüdür. Bunu tarihimizde çok gördük.
Davos toplantılarında Türkiye Başbakanı’na sorulan “Biz sizi Avrupa ailesine alarak medeniyetimize dahil ediyoruz. Siz bize ne getiriyorsunuz?” sorusuna tatminkar bir cevap verilememiştir. Oysa farklı kültürlerin uyum yerine çatışmasının temelinde Avrupa’nın tek taraflı ve dünyaya tek açıdan bakan kültürünün olduğu belirtilmeli ve Türkiye’nin Avrupa’ya evrensel kültürü getirdiği vurgulanmalı idi. Biz pek farkında olmasak da Türk kültürü binlerce yıllık birikimi ile doğunun ye batının tam bir sentezini ifade etmektedir. Türkiye ve Anadolu bir medeniyetler ve kültürler yumağıdır.
Yüce İslam dinimiz; Bütün peygamberleri, bütün kitapları kabul eden evrensel boyutlardadır. Düşünce tarihimiz “Bütün yaratılmışları yaratandan ötürü hoş gören Yunus Emre’leri ve 72 milletten de olsan yine gel” diyen Mevlana’ları üreten bir yapıdadır. Hak’tan ye hukukun üstünlüğüne saygımız, üç kıtada kurduğumuz çok sayıdaki devletin tecrübeleri ile dünyaya yön yermiştir. Adeta idare ettiğimiz çok sayıda devlet ve halk, bizim evrensel kültürümüzün şahitidir. Genlerinde ırkçılık olmayan tek millet, Türk Mîlleti’dir. Öyle olmasa idi, Avrupa’nın eri az yarısında Türk’ten başka kimse kalmazdı. Biz; Milletlerin kimliğine, dinlerine, kültürlerine tarih boyunca saygı gösterip, onları koruyan bir milletiz. Avrupa’dan da isteğimiz budur. Çünkü biz insanlığın ortak bir geleceği olduğuna inanan bir milletiz.
Evrensel kültürümüzde olan ama Avrupa Kültürü’nde olmayan Kavramlarımız yardır. Onların kültürlerinde “Gönül ye Namus” gibi kavramlar henüz oluşmamıştır. “Tanrı Misafiri” “Rızık” gibi yaklaşımlar henüz gelişmemiştir. Bizleri yıllarca çocuklarına öcü gibi gösteren bir kültürün, şimdi bizi kabul etmekte oldukça zorlanması çok normaldir. Milletler arasındaki düşmanlıklar da, dostluklar de geçicidir. Kültürler ise devamlı ilişkiler içindedirler. Onların bizden aldıkları kayram ve kelimeler olduğu gibi, bizim de onlardan aldığımız çok şey olacaktır. Tıpkı Milli Şairimiz Mehmet Akif Erşoy’un “İşleri var dinimiz gibi. Dinleri var işimiz gibi” şeklindeki şiirinde belirttiği gibi.
Türkiye olmadan Avrupa Birliği evrensel bir oyun kurucu olamaz. Biz ise her zaman evrensel kültür ve tecrübemizle, eşsiz geopolitiğimizle, güçlü ordumuz ve genç nüfusumuzla, halkımızın engin sağduyusu ile “Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak” hedefine mutlaka varacağız. Onların Türkiye’ye ihtiyaçları var. Ama içinde Türk Milleti olmadan asla bunun olmayacağını bir kere daha anlamaları lazımdır. En zayıf zamanımızda bunu başaramadılar. Gerekirse bu büyük millet, yeni Mustafa Kemal’leri yine bağrından çıkartmasını bilir.