Halk Gibi Yaşamak, Halk Gibi Olmak

Yerel siyasetin en önemli özelliklerinden birisi de, halk gibi yaşayarak sorunların temelin] görebilmektir. Halkın nasıl düşündüğünü, neleri önemsediğini, değer yargılarındaki değişmeleri, onun kararlarını etkileyen faktörleri v.s.hep halkın yanında yaşayarak öğrenebiliriz. Halkın arasında kişilik özelliklerini koruyarak yaşamak, iki taraflı izleme imkanı oluşturur. Yerel yönetici ve halk birbirlerini sürekli izleyerek tepki ve davranış şekillendirmelerine yönelirler. Doğru hareketleri onaylamak veya  bilginin doğru olarak halka ulaştırılması birbirlerini tamamlayan ilişkilerdir. Bu ilişki sisteminin en iyi ortamı, ancak halkın arasında, halk gibi yaşamakla mümkündür.

Halkla ilişkilerini doğal olmayan davranışlara oturtan yerel siyasetçiler, halktan onay alamazlar. Yoldan geçerken esnafa bir selamı bile çok gören, Çocuklarla veya toplumun değişik kesimleriyle ilişki kuramayanlar başarısız olurlar. Halbuki halkın arasındaki yaşam önce hoşgörülü olmayı gerektirir. Hoşgörü ile birlikte “alçak gönüllülük” ise sade ve yalın yaşam tarzının seçilmesidir. Bu özelliklere sahip yerel siyasetçilerde halk, kendi yaşamını görür. Birkaç denemeden sonra halkın hükmü “Bu bizden biridir” şeklinde gerçekleşir. Kendi gibi yaşamayan, değerlerine kıymet vermeyen yerel siyasetçileri ise halk kendisinden ayırır. O kişi artık halk için bir yabancıdan farksızdır. Onu ve davranışlarını halk benimsemez. Sözlerine kıymet vermez. Hünerlerine itibar etmez.

Özellikle Adapazarı, mevki ve makam sahibi yaptığı insanların güç zehirlenmesi, sonucunda değişmesini, davranışlarını bozmasını, kibirli hareketlerini ve lüks içinde halkı umursamadan yaşamalarını geçmiş yıllarda cezalandırmış bir şehirdir. Yine zamanı gelince aynısını yapacak güçtedir. Halk, yerel siyasetçiyi en zor zamanda yanında görmek ister. Şayet yoksanız, sizi gönlünden siler, iyi günde, kötü günde Beraber olmak temel şartlardan biridir.

Halk gibi olmak ise, hem halk gibi sıradan yaşam sürmeyi, hem de olgunlaşmayı irade etmektedir. Halk iradesi aynı zamanda “Milli iradeyi” yani egemenliğin kaynağını oluşturur. Mahkemeler onun adına karar verir. TBMM onu temsil eder. Bu irade son yıllarda yoğun propagandalar nedeniyle, yanıtlamaya çok çalışıldı. Ama o hiç şaşırmadı. Doğru bildiğini yaptı. Demokrasinin yerleşmesi ve gelişmesinde asıl rolü, medeni Türk halkı oynadı.

Zaman zaman bazı aydın geçinenler “Halka inmekten” söz ettiler. Yani kendileri yüksekte, halk ise aşağıdadır. Bu durum elbette doğru değildir. Halk ya da milli irade her şeyin üstündedir. Halka inilmez. Ancak ona çıkılabilir. Yerel siyasetçiler, Ankara’da oturan bazı bürokratlardan adeta yanlış anlayış mikrobu kaptılar. Statükoyu korumak uğruna halktan sürekli bir şeyler koparmayı marifet saydılar. Halkın hayatını kolaylaştırmayı ve ucuzlatmayı aptallık farz eteler. Halbuki  tek gerçek, halka hizmet edebilmektir. Bunun iki mükâfatı vardır. Biri takdir edilmek, diğeri Yüce Yaratan’ın rızasını kazanmak. Seçimi kaybettikten sonra bu mükafatlan bulanlara ne mutlu!